“Nereden
başlasam" dedi,
Berjere oturmuş, karanlık
çökmek üzere olan sokağa bakan.
Ve
Önünde bir kâğıt bir kalem
ilacı olan.
SUSMUŞ HAYALLER
İnsanların, hızlı yargılama, hızlı vazgeçme, hızlı reddetme
gibi özelliklere sahip olmasının sebebini zamanın hızlı akmasına, insanın
aceleci yaratılmış olmasına ve bilgisizliğine veya bazı hasletlerinin körelmiş
olmasına bağlıyordu. Sıklıkla çevresindekiler ile yaşadığı bu durum onu
ziyadesiyle rahatsız ediyordu. Ne zaman bir fikir sunsa, bir hayalini açıklasa
insanların tepkileri ya dalga geçmek ya da reddetmek oluyordu. Bu sebeple
hayallerini rahatça dile getiremez olmuştu. Sıkılıyor, çekiniyor açıklamak
istiyor fakat dilindeki bıçak konuşmasına izin vermiyor, verdiği zamanlarda ise
dilinde derin yaralar açıyordu. Ardında kan sanki boğazına doluyor ve onu
boğuyordu. Susuyordu. Bu bir tercih değil, bir zorunluluktu. Yalnız kaldığı
zamanlarda ise tüm bu korkulardan ve dünyadan arınıp kendi dünyasına
çekiliyordu. Karınca sürüsüne, neredeyse 7/24 çalışması ve kendine vakit
ayırmaması yönleriyle benzettiği insanlar arasında ise kulaklarını ve gözlerini
kapardı. Çünkü
“Kalabalığın içinde
gözlerini ve kulaklarını kapamak, olmak istediğin dünyanın anahtarıdır.”
Diye
düşünmekteydi.
Onu, kendine ait yeni bir dünya keşfetmesine iten işte bu
insanoğluydu. Her şerde bir hayır vardır diyerek hiçbir zaman onlara kızmamaya çalışmaktaydı.
Çünkü kötülük bir başkasından gelebilir fakat iyiliğin bizim gösterdiğimiz
tavra bağlı olarak meydana geldiğini düşünmekteydi. Sezai Karakoç’tan bir
alıntıyı aklından sürekli geçirmekteydi:
“Kötülükleri bitiremeyiz ama iyilikleri çoğaltabiliriz.”
Zor
bir günün ardından çayını almış ve koltuğuna oturmuştu. Dışarıda oynayan
çocukları izliyordu. Çocukların oynadığı oyunu anlamaya çalışıyordu. Neredeyse
her gün yeni bir oyun üretip oynuyorlardı.
“Bir tahtayı araba, bir taşı ev yapabiliyorlar.
Yani onlar, kendilerine göre imkânsızı hayal ediyorlar. Üstelik bu hayalleri
birbirleri ile paylaşabiliyorlar” dedi kendi kendine.
Kalemi ve kâğıdı aldı eline.
“Hayaller engellenmemeli”
dedi camdaki görüntüsüne.
Korkma. Hayallerimiz var kimsenin
sahip olmadığı. Biraz çocuksu, ama bir o kadar mutluluk verici. Güler geçerler
bu çocuksu hayallere. Ama bir insan yetişkin olabilir mi bebek olmadan,
emeklemeden, çocuk olmadan? Hayallerde böyledir. Bebektir, emeklerler;
çocuktur, güldürürler. Ama hayallerimizi büyüttüğümüzde şaşırıp kalırlar.
Ayrıca o çocuksu yanı biraz da kalmalı hep. Zorluklara aldırış etmeden,
yenilsek bile yeniden doğmayı inat edindiğimizi gösterircesine kalmalı.
Hayal gücünün sınırlarını
zorlamalı insan. Bir okyanus misali, ne ufuk gözükmeli, ne de en derin noktası
keşfedilmeli. Bu sulara dalan için keşfedebilecekleri bitmemeli.
O an yapılabilecek bir şey,
bir hayal değildir. O, sadece bir plan oluverir. Asıl olan, içinde bulunulan
zaman için imkânsızı düşleyebilmektir. İşte, hayal budur.
Hayal okyanusunu beslerken
insan, ayaklarını yerden kesmemeli, kuş olup uçuvermemeli. İmkânsız gibi
gözükeni yapabilmek için elinden geleni yapmalı.
Ama dikkat etmeli, herkese
söylememeli, herkesin sularında yüzmesine izin vermemeli. Çünkü yüzdükçe
kirletir insan.
Hayallerimizi, düşüncelerimizi
kime açacağımızı bilmeliyiz. Bu demek değildir ama en yakınına, annene ya da
babana... En yakını bile zarar verir, en beklenmedik bir anda.
Hayallerinizi yıkarlar,
bozarlar ve bunu yaparken hiç mi hiç acımazlar. Dalga geçerler, aşağılarlar...
Pes etmemektir çare.
Sınırları, ufukları zorlayarak, surları yıkarak, selleri okyanusa katarak
ilerlemeliyiz.
Bazen, hatta çoğunlukla
susmalıyız. İçimizde saklamalıyız her şeyi. Çünkü içimiz, okyanusları alacak kadar
genişken, başkalarının yıkmaktan çekinmeyeceği kadar da gecekondudur. Evet,
gecekondudur. Her gece yeniden yaparız, düşleriz hayalleri. Biz de yıkarız yeri
geldi mi ama temelini bozmadan...
Bir cesaretle anlatırsınız
bazen, güvenmişsinizdir, ya da verilen sözlere aldanmışsınızdır. Bu aldanış
sürer gider bir süre. En sonunda yıkılmış, yakılmış, yerle bir edilmiş
hayallerin enkazından çıkmaya çalışırsınız. Kirletilen okyanusunuzu temizlemeye
çalışırsınız. Ama unutmamalı, elbette güvenilecek birileri vardır bu dünyada.
Önemli olan o kişi gelinceye dek susarak beklemeli, bekleyerek her şeyi
gizlemeli, gizleyerek mutlu olmalı...