28 Ekim 2016 Cuma

GÖNÜL KIYILARIMIZ

Geçmişten Peyami Safa alalım,
 "...İçimizdeki açık denizler..."
Günümüzden Küçük İskender,

"Git gidebildiğin yere kadar bu liman da kaybettiğim ilk gemi sen değilsin. Ama şunu unutma. Rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına."
Şimdi ise şuana gelelim. 

Ne güzel anlatmışlar içimizde olup biteni,
 Açık denizlerimizi...
 Güneşli günlerine de, fırtınalarına da şahit olduğumuz dilsiz yüreği.


Uçsuz bucaksız denizlerimizin yürek kıyılarına, kimi dost gemisiyle, kimi ise sevda gemisi ile yaklaştı.
Kimi demiri attı, kaldı yıllar boyu. 
Kimi şöyle bir geçti kıyı boyu.
Bazısı çekip gitti, kaldı geriye o an sızın 
Bazısı yıkıp kaçtı bir gün, ansızın.

Zarar gördükçe yeniden yaptık limanları.
 Ağırladık, gemileri, kayıkları...

Her zaman biz olmadık ağırlayan. Yeri geldi mi biz olduk "sonradan misafir". Sonradan misafir diyorum çünkü 

İlk ulaştığımızda bir kıyıya, 
Sandık ki kalıcıyız bu diyarda.

Anlıyorsun ardından gitme vaktinin geldiğini.
 Ve hatırlıyorsun Beyatlı'nın dizesini. 

"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan."

Gemin uzaklaşırken son kez gördüğü bu kıyıdan, bir dörtlük düşüyor dudaklarından:

Ay yüzlüm diye sevmem miydi,
Bu gel-gitlerin sebebi?
Şimdi gönül kıyılarının ıslak kumlarında
Başkasının ayak izleri.