27 Nisan 2016 Çarşamba

Cimrilik Çağı

Taş Devri, Maden Devri, İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ. İlkokuldan beri görmekte olduğumuz tarihi devirler bunlar. Şimdi ise teknoloji çağında olduğumuz söyleniyor ki doğrudur her gün yeni bir şey piyasa sürülüyor. Benim dikkatimi çeken nokta devirlerin isimlerinin bile yada çağ açıp kapatan olayların çoğunun maddi oluşu. Maddi sistem öyle oturmuş ki insanlara bir şeyi anlatırken yada bir isim koyarken bile sistem gereği isimler koymaya başlamış. Şimdi de öyle, para kazandıran ne bu devirde? Teknoloji. Aralarında ufacık farklar olmasına rağmen fiyatlarında uçurumlar görülen araçlar her gün satılıyor. Hiç gördünüz mü "ahlak çağı", "iyilikler çağı" ve ya bunlara benzer şeyler. İyi insanlar yok muydu vardı ve var olmaya devam ediyor tabiki. Ama uzun süreli değiller, Çağ yerine gün kavramını kullanmayı tercih ediyoruz, işte ne bileyim bilmem ne günü, şu günü bugünü... İyi insanlar artıyordur ama kötüler daha hızlı sanırım. Devir teknoloji devri yani para devri  Konu da para olunca devir cimrilik devri oluveriyor. Bir hırsız, birine bir silah dayayıp " Ya paranı, ya canını" dese insanlar "canımı" diyecek noktada. Hatta o kadar ki, yeri geldi mi çöpünü attığı, yeri geldi mi tükürdüğü ve buna benzer şeyler yaptığı sokakları bile bir dilenciyle paylaşmaz oluyor insan. Şimdi biri diyebilir sokaklarına sahip çıkıyor. Durum böyle değil kardeşim, insan sahip çıktığı şeye özen gösterir, kirletmez. Hatta diyebiliriz ki işin içine biraz da ırkçılık giriyor. Son zamanlarda sıkça karşılaşıyorum bu durumla. Gerçekten insanlar sokakları dahi paylaşmayacak derece de cimrileşmiş.
Yıllar çağları getirmiş, çağlar da insanlardan ahlakı götürmüş.
Bir söz vardır: " İnsan paranın sahtesini yaptı, para da insanın..." Ne kadar doğru bir söz. Zaman aktıkça sahte paralar da sahte insanlar da çoğalıyor. Neden böyle diyorum? Çünkü kime sorsan kalbi temiz, insanları sever, herkese adil davranır, yoksula yetime yardım eder, bir yerde gönüllü çalışır, hayvanları besler... Ooo ooo sayısız örnek. Hakkıyla bunları yerine getirenleri dışarıda bırakarak söylüyorum, diğerlerinin bir menfaati olmadıkça bu işleri yapmazlar. Kimse kimseyi kandırmasın.
Zaman aktı, akıyor, çağlar değişti, değişecek, şimdi teknoloji çağındayız, teknoloji gelişiyor, cimrilik artıyor, ahlak azalıyor. Robotlar insanlara değil, insanlar robotlara benzemeye başlıyor.
Dediğim gibi şu günlerde sokaklarımızı bile paylaşamıyoruz, korkarım ki biraz daha zaman geçse aldığımız havayı bile paylaşmayacağız, "Git başka yerde nefes al diyeceğiz".
Durup, düşünüp, utanmak lazım.    

26 Nisan 2016 Salı

Kitap Önerileri

Adam Fawer- Olasılıksız.
Ahmet Hamdi Tanpınar- Huzur, Mahur Beste.
Ahmet Ümit- İstanbul Hatırası, Bab-ı Esrar, Sis ve Gece.
Dan Brown- Cehennem, Da Vinci Şifresi.
George Orwell- Hayvan Çiftliği
İsmet Özel- Waldo Sen Neden Burda Değilsin?
John Verdon- Aklından Bir Sayı Tut.
Metin Karabaşoğlu- Peygamberin Kardeşleri
Moliere- Kibarlık Budalası
Mustafa Kutlu- Yoksulluk İçimizde
Mustafa Ulusoy- Dünyanın Üç Yüzü
Peyami Safa- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Fatih- Harbiye, Biz İnsanlarız
Rasim Özdenören- Müslümanca Yaşamak, Müslümanca Düşünmek Üzerine Denemeler.
Stefan Zweig- Satranç.

Fast-Başarı

Örnek alındığı söylenen hatta sadece iyi(!) haysiyetlerinin alındığı belirtilen Avrupa'nın ister istemez yemek kültürü de ülkemize girmiş bulunuyor. Pizzacısı, hamburgercisi, kahvecisi... Daha da çoğaltabileceğimiz bu örnekler fast-food kategorisine giriyor. Yani etrafımız 30 dakikadan az gelen pizzacılarla, bir kaç dakikada menü hazırlayabilenlerle, kahvenizi ayaküstü hemen içebileceğiniz kahvecilerle dolu. Yemek kategorisinde hız güzeldir diyebilirsiniz, ee haklısınız da. Ama bu ülkede "hızın" hızını kesemiyoruz. Etrafımız sürekli hızlanan şeylerle dolmaya başladı: internet, arabalar v.s. "Bu da güzel" diyebilirsiniz ve yine haklısınız.
Karnı aç olanlar bu kadar hızlı doyurulabiliniyorsa. Başarıya aç(!) insanlar da hızlıca başarıya ulaşmak isteyeceklerdir. Herkesin gözlemlediği bir durum var, örneğin bir üniversite öğrencisi, sınavlardan önce pizzacıya gider gibi kırtasiyeye gider şöyle bir bakar hangi notlar var sonra da "Ben şundan şundan çektireyim" der. kırtasiyeci de istediğini yerine getirir üstelik bir fast-food dükkanında nasıl yemek sıcak geliyorsa burda da notlar sıcacık gelmektedir, üstelik kısa bir süre de. Nasıl ki bir hamburger 5 dakika da bitiyorsa notlar da 5 dakika okunur ve sınava girilir. sonuç F'dir.   Ama denilir ki "Çalıştık o kadar sınavda zordu yapamadık." Başarıya aç aynı zamanda 4.5G'ye (yüksek hıza) alışık kardeşim sene sonu görür 5F. 4.5 u da geçmiştir artık. Hedef hızlandırılmış yaz okulu. Fast-food nasıl zararlıysa fast-başarıyı istemek de böyle zararlıdır.
Yani, başarıya aç olmakla karnı aç olmayı karıştırmamak lazım. Birinde 2 saat sonra boşalacak bir mide dolmakta, diğerinde ise sindire sindire öğrenildiğinde unutmayacak beyin dolmaktadır.
O kadar alışmışız ki ama hıza, başarı da hemen gelsin istiyoruz. Olmuyor arkadaşlar böyle.
 Başarı, emek, sabır ister.  

25 Nisan 2016 Pazartesi

İletişim Formu

Hakkımda

Edebiyatı meslek olarak değil yaşamımın bir parçası olarak seçmiş mühendislik öğrencisiyim. Blogumda ise yazılarımı takip edenlerle bir muhabbet havası içerisinde hayata dair deneyimlerimizi hayata dair denemelere çevirmeye çalışmaktayım.

İletişim

https://twitter.com/OsmanfMahanoglu
osmanf.mahanoglu@gmail.com